blog@anartri:~$

yeşil kazak reloaded

beni yüzyüze tanıyanlar bilir.
en azından bir kısmı.
hatta eskiden, çok eskiden tanıyanlar mutlaka bilir.
üzerimden nerdeyse hiç çıkartmak istemediğim (ve genelde bu isteğimi yerine getirip hiç çıkartmadığım) yeşil, örgü bir kazak vardı.
kendi kazağım diye söylüyorum, gayet de güzeldi.
sözün kısası, sevgili emektar kazağım bu sene onbeşinci senesini doldurmak üzere olduğu için, etrafımdaki kişiler tarafından giymeme artık izin verilmemekteydi.
ankara’dan ayrıldıktan seneler sonra sakarya caddesinde dolanırken, seneler önce ankara’dan ayrılırken gördüğüm ve o günden sonra bir daha görüşemediğimiz bir arkadaşımla karşılaştım, doğan’la.
“ya, ben seni bu sabah uzaktan görmüştüm sanırım, tunalı civarında. epey uzaktaydın ama kazağından tanıdım,” şeklinde bir anıyla özetlenebilir sanırım kazak ve ben arasındaki ilişki.
kazakistan hazırlıklarım sırasında, annemden istediğim tek şey bu oldu, o kazağın aynısı.
(annem seve seve razı oldu. birinci sebep uzaklara gidecek olan oğlunun isteği, ikincisi artık eskimiş olandan beni kurtarabilmek.)
maalesef ikinci isteği yerine gelmedi. onbeş senelik bir dostluğum olan kazağımı yenisi geldi nasıl olsa diye söküp atabilmek kolay mı yani?
değil.
üstelik yeni olana da çok ısınabilmiş değilim.
fırsat buldukça, çaktırmadan da olsa giymeyi planlıyorum eskisini, ölürken yanımda olsun istiyorum, mezarıma onu da koysunlar istiyorum, mümkünse öbür dünyaya da götürmek istiyorum, …