blog@anartri:~$

okurken müzik olacaksa, dire straits tercihimdir

izmir’deki iletişim kitabevi’nin en sevdiğim yanı, çalışanlarıyla olan iletişim.
bir kitap mı arıyorum, birkaç ipucu yeterli. isminde geçen bir söz, yazarının hayatından bir parça, ya da herhangi bir şey.
“perşembe günleri kırmızı ayakkabısıyla sokağa çıkan bir yazar varmış, mavi bir kalemle eflatun kitap yazmış.”
hemen cevap geliyor, “şu mu?”
evet, ta kendisi.
abartıyorlar bazen, “şöyle bir kitap bu, yazarı da şurada şunu yapmış,” şeklinde başlayan diyaloglarla konuyu uzatabilmek mümkün.
daha ne beklenir bir kitapçıdan.
nahnu’nun chuck palahniuk kitabını alışını anlattığı blogunu okuyunca düşündüm bunları.
aslında okuduktan hemen sonra değil, aynı yazarın kitabını sormaya gittikten sonra düşündüm desem daha doğru.
yazarın adını telaffuz edemeyeceğimden emin olarak sadece kitap ismini söyleyince (“‘tıkanma’ var mı sizde?”) kitaplarının bulunduğu rafa bakmaya bile gerek duymadan hangi kitabının ne zaman çıktığı, ne zaman tükendiği, hangilerinin bir daha baskısının yapılmadığını, hangisinden kaçar adet kaldığını, kısaca her türlü teknik ayrıntısını anında öğrendim.
yokmuş, “tıkanma” yani.
tamam o zaman “görünmez canavarlar” ismini sevdim, onu alayım.
okuyunca haber veririm.